Tayyar Özbey

Tarih: 07.10.2025 19:18

KÜRT BÖLGELERİNDE GİDEREK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Facebook Twitter Linked-in

Kürt coğrafyasında son zamanlarda ciddi anlamda giderek artan şiddet vakaları yaşanmakta. Sosyal ve görsel medyada gün geçmiyor ki bir bölgesinde şiddet haberleri gelmesin.

Basit gerekçelerle başlayan küçük bir kavga toplumsal bir yaraya, can almaya varan bir trajediye bir anda dönüşebiliyor. 

Kavgalar ve şiddet olayları neden bu kadar giderek artış gösteriyor. Bunların analizlerinin ve çözümlemelerinin iyi yapılması gerekiyor.

Kürtlerin bugün karşı karşıya kaldığı bu sorunların tarihsel bir arka planı vardır. Yılların biriktirdiği sorunların toplumda yaratığı çatlaklıklar, travmalar, düşmanlıklar ve çelişkilerin çözülmemesi bugünlere yansıması bu şekilde karşılık buluyor. 2023 yıllında Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Şidad'a (Serçeler) mahallesi'nde bir arazi sorunu nedeniyle ortaya çıkan kavgada on kişinin ölümüyle sonuçlanan bir katliam yaşanmıştı. 

Bu olay ve benzerlerine Kürtlerin yaşadığı hemen hemen her yerde ne yazı ki rastlamak mümkündür. Olayı fitilleyen arazi meselesi olarak görünse de sorunun esas temelinde başka nedenler vardır. O gün sorunu teşkil eden arazi meselesi iken yarın sudur, sınırdır, bir hayvanın başka birinin çayıra girmesidir, çocuk kavgasıdır, aile içinde yaşanan geçimsizlikler, muhtarlık ve çekememezliktir vs. Velhasıl çatışmaları tetikleyen olaylar bitmez.

Basit gerekçelerle başlayan bir sorun böylesi toplu bir kıyıma ve insan yaşamıyla sonlanan boyuta nasıl varabiliyor anlamakta güçlük çekiyor insan. Bu olaydan yıllar sonra bir çok yerde ölüm, çatışma ve kavga haberleri geldi, gelmeye devam ediyor. Yakın zamanda Muş/Varto’da yine Erzurum/Tekman Altuna (Toptepe) köyünde kavga sonucu ölüm heberleri geldi. Ağır yaralılar var. Herhangi bir ölümle sonuçlanmayan fakat birçok yerde ağır yaralanmalara neden olan kavga haberleri geliyor. Bu çatışma ve kavgalar bir köyü ve bölgeyi topyekun huzursuz ediyor. 

Bu nedenle bölgede kimse kalmak istemiyor. Çünkü olaylar artıkça kaygılar, korkular ve endişeleri de artıyor. Bu da bölgeyi yaşanmaz hale getiriyor. 

Yaşanan bu kavgaların ve olayların arka planı iyi incelendiğinde açığa çıkmayan ciddi nedenler vardır. Olay yaşandıktan sonra bölgeyle sınırlı kalmayan ve şiddet çemberini genişleten bir ağa dönüşmekte. Sorunun bir kan davasına dönüşmesi ve olayda dahili olmayan savunmasız insanların yaşamını sonlandırmaya varan boyutlara ulaştırabiliyor. Bir ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerle başlayan olaylar, aşılması zor sorunlara, yıllara yayılacak düşmanlıklara, iyileşmeyen husumetlere, travmalara ve küskünlüklere neden olmakta. Yaşanan olayın üzerinde yıllar geçse de örülen düşmanlık ağları, yaşatılan tahribatlar ve korkular insanları bir arada aynı coğrafyada yaşamasını zorlaştırıyor. Bu da orda doğup, büyüyen insanların istemdışı olarak yerlerinden yurdundan koparılmasını beraberinde getiriyor. 

Bölgede şiddet vakası artıkça bölgenin boşalmasına ve aynı zamanda göç olgusunu tetikleyen bir nedenselliğe evrilebiliyor.

Yaşanan olaylar hemem hemen herbiri birbirine benzer nedenlerle çıkan olaylardır. Birçok yerde acılara sebep olan bu olayların sağlıklı tahlilini yapmazsak sorun çözümsüz kalır.

Giderek tırmanan bu acı olayların nedenlerine kısaca bakacak olursak;

Hukuk normlarının oluşturulurken toplumun gelenek göreneklerinin ve değer yargılarıyla uyuşmaması.

Toplumu etkileyecek ve değişime öncülük edecek Kürt entelektüelin oluşmamış olması.

Değişen dünya konjonktürüne Kürt toplumunun entegre olamaması, birçok alanda geride kalması.

Toprak reformunun yapılmamış olması, yani arazi meselesi.

Toplumun değişim ve dönüşümü yaşamamasındaki sancılar,

Toplumun ulus bilincinden yoksun olması.

Devlettin bölgede yıllara dayanan cezasızlık ve şiddet odaklı politikası.

Bölgeler arasındaki her anlamda ciddi gelişmişlik farkı.

-Bölgenin feodal yapısı.

Cehalet meselesi.

-Koruculuk sistemi.

-Ekonomik, yoksulluk ve fakirlik

-Toplumun hukuka olan inancın eksikliği.

-Birliktelik duygusunun zayıf olması.

-Namus cinayeti.

-Statusuzluk.

-Uzun süren olağanüstü hal uygulamaları ve bu uygulamalardan kaynaklı kötü politikalar.

-Toplumun birbirlerine karşı kardeşlik hukukuna ve insancıl bakışa sahip olmaması.

- Devlet destekli feodal düzen beylerinin olması ve bunların çıkarı için halkı ezmesi.

-Toplumun gelişimini engelleyen ve devam eden yanlış gelenekler, görenekler örf ve adetler.

Bahsettiğimiz bu nedenlerin yanında 17 bin faili meçhul cinayetin yaşandığı bir bölgede devlettin bu olayların hesabını verememesi, yine devlettin aparatına dönüşmüş kişilerin devlettin gücünü arkasına alarak yapmış olduğu karanlık işlerin ve her türlü pervasızlığı bölgede yaşatması sorunları derinleştirip bu boyutlara gelmesini sağlamıştır. Üç bin köyün boşaltması ve beş milyon insanın yerinden yurdundan koparılması bu insanlara gittikleri yerlerde hiçbir olanağın sağlanamaması yaşama tutunmak için hukuk dışı, ilegal işlere bulaşması metropollerdeki ayrı bir toplumsal sorundur. 

Bölgede yıllara dayanan bir şiddet sarmalıyla geçen bir toplumsal yapı ve bu yaşananların artık toplumda kanıksanır duruma gelmesi. Cezasızlık politikası bölgede bir politika haline geldiği için hesap vermeyi zorlaştırıyor. Özellikle devletin “PKK’ye karşı” senelerdir destekleyip, iş birliği yaptığı “üniformalı aşiret ve ağalar’’ın olması ve bunların istediği başıboşlukla davranması bu tür olayların yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Kırsal bölgelerdeki otorite boşluğunu fırsat bilip o güç boşluğunu bu feodal beylerin doldurması bunların gücünü zayıf olana karşı kullanması, emeklerini sömürmesi toplumsal ilişkilerin bozulmasının başka bir nedenidir.

Kürtlerin yaşadığı coğrafya ikiyüz yıldır, bir çatışma ve savaş alanıdır. Bu çatışma içinde büyüyen toplumlarda ciddi travmaların, kopuşların, çaresizliklerin fakirliğin oluşmasına ve öngürülemeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Savaşın, toplum üzerinde siyasal, toplumsal, ekonomik ve psikolojik etkileri derinlemesine olur. 

Her toplum kendi doğal yapısı içinde gelişim gösterir ve gelişimine devam eder. Bu süreçler doğru yürütüldüğü ve engellerle karşılaşılmadığı zaman toplum kendi içindeki sorunları minimize eder ve hızlı toplumsal gelişme gösterme fırsatı bulur. Bu süreç ve aşamaları sağlıklı atlayan toplumlar ileri bir aşamaya rahat evrilebiliyor. Bu zaman devinimini sağlıklı atlatmayan, sorunlar yaşayan toplumlar gelişme göstermez, badinaj yapar.

Kürt toplumunda doğallığında devam eden süreç uzun bir zamandır hemen hemen hiç olmamıştır. Sürekli bir çatışma hali ve bu toplumsal yapılarına müdahale eden, kendilerine benzetmeye çalışan tekçi ve müdahaleci bir güç hep var olmuştur. Bu bilinen bir gerçekliktir. Yaşanan toplumsal travmaların, çatışmaların en büyük nedeni bu müdahaleci güçtür. Bu müdahale toplumun kimlik bulmasını, doğal gelişimini engellemiştir. Sistemin toplumu kendi istemi doğrultusunda şekillendirmeye çalışması; kendisiyle yabancılaşan ve hiçbir zaman kendisi olamayan bir toplum gerçekliğinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yaşanan olumsuzlukların bu durumla alakalı güçlü bir nedenselliği vardır.

Toplumun genel yapısının yanında devlettin yaşanan olaylarda tarafgirlik yapması ve tutum alması bu tür olayların yaygınlaşıp azalmasında etkili olabiliyor.

Bölgenin yıllarca olağanüstü hal uygulamalarıyla yönetilmesi, hukukun bölgede rafa kaldırılması, devam ede gelen çatışmalı süreçler, toplumun sosyolojik gelişiminin doğru olarak gelişmesini engellemiştir. Özellikle çatışma ortamı içinde büyüyen çocukların yaşadığı travmalardan dolayı şiddet eğilimleri davranışlarda vücut bulmuştur. Bölgede yıllara uzanan çatışmalı süreç doğallığında devam eden düzenin bozulmasına, toplumsal çatlakların oluşmasına neden olmuştur. 

PKK ve devlet arasındaki çatışma politikalarından kaynaklı olarak gösterilen esneklikler ve bu esnekliklerden faydalanan kişilerin mevcut politikaları artık kendi kişisel politikaları haline getirmeleri birçok kırılmaya yol açmıştır. Kişilerin yaptıkları kanunsuzluklardan dolay ceza almamaları daha cesaretli davranışlar göstermelerine, kanunsuz davranışlar sergilemesine ve farklı tutum alma olanakları sağlamıştır.

Kürtlerin yaşadığı bu gibi sorunların temelinde bir Kürt siyasal bilincinin geç gelişmesi ve bu bilincin herhangi bir statüye evrilmemiş olması kendi aidiyetlerini korumalarını zorlaştırmıştır. Toplum üstü bir hukuk normunun Kürt toplumunda kökleşmemiş olmasından kaynaklı olarak bu sorunlar yaşanmaktadır.

Şu gerçekliği de unutmamak lazım. Varlığını kabul etmediğiniz insanların yaralarını samimi olarak iyileştirmeyi de düşünmezsiniz. Dolayısıyla olaylara kayıtsız kalmanız anlaşılabilir bir şeydir. Bir yerdeki çözümsüzlüğe yönelik bir politika varsa, orada kendini daha iyi yaşatma ve var etmeden kaynaklı bir anlayışta hakimdir. Kimse bu gibi yapıların bitmesini kolay kolay istemez. 

Yoksulluk ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı, kişi başına düşen milli gelirin bu bölgede çok düşük olması aile ve toplum ilişkilerin derinlemesine ve sorunların şiddet boyutuyla gün yüzüne çıkmasında birinci derecede etkilidir. Bölgede yaşanan bu olumsuz olayların büyük çoğunluğunun temelinde bu ekonomik yoksulluk yatmaktadır.

Yaşanan bu olayların çözümüne yönelik devlettin derinlemesine bir araştırma yapması ve sorunun çözümüne dair somut adımlar atmaması olayların tekrarını sağlıyor. Normalde bu olayların tüm detaylarıyla sosyolojik, ekonomik ve psikolojik yönleriyle incelenmesi gerekirken bu çalışmalar ne yazı ki yapılmıyor. Olay bu minvalde araştırılamayınca doğru teşhis de konulamıyor. Çözümsüz ve cezasız kalan sorunlar tekrarlanarak katmerleşiyor. 

Süregelen olaylar şiddet sarmalı, birbirine bağlı olarak gelişen ve bölgenin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısından kaynaklı olarak bir sorunlar yumağına neden olmuştur.

Sonuç itibariyle yaşanan bu şiddet olayları ulus olma bilincine erişememiş ve gelişimini tamamlayamamış toplumların karakteristik özelliklerinin gösterdiği bir refleks gerçeğidir. Ulus bilincinden yoksun halk birlikte mücadele etmeyi ve birbirlerini iyileştirmeleri ve yaralarını sarmaktan uzak kalırlar. Özveri gösterme ve birbirini yaşatma fikriyatı gelişmediğinden bu tür toplumların sorunlarını azaltması zorlaşıyor. Çünkü bu yaraları saracak ve bu travmaları giderecek müdahaleci kurumsal yapıları yok. Yaptırım uygulayacak ve caydırıcı kurum olma özelliği taşıyan yapıların olması gerekiyor. Bu yapıların olmaması olayların sürekli olarak tekrarlamasına neden olmaktadır.

Hiç şüphesiz olayların nedenlerinin derinlemesine incelenmesi, raporlaştırılması gerekiyor. Bu raporlar doğrultusunda adımlar atılıp, yeni yöntem ve çözümler geliştirilmesi gerekiyor.

Bir bütün olarak olayları incelediğimizde benzer üzücü olayların bir daha bölgede yaşanmaması için kapsayıcı politikaların geliştirilmesi gerekiyor. Bu politikaların en büyüğü ise yürütülen BARIŞ’tır.Toplumu rahatlatacak ve sorunları azaltacak yegane adım barış adımı olacaktır. Öncelikli olarak olayların bitmesine ve çözümüne yönelik iyi niyet ve samimi politikalarda adımlar atılması gerekiyor. Barışın kalıcı bir hal alması toplumu her anlamda rahatlatacaktır.

İnsanlarımızın da daha sakin olmaları ve sonuçları hesaplamadan attıkları adımlardan sakınmaları gerekiyor. Çünku attığın adımın seni veya bir başkasını ölüme götüren bir adım olabileceğini düşünmen ve kestirmen gerekiyor.

Tayyar ÖZBEY/07.10.2025


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —