Bugün 11 Temmuz 2025. Türkiye için sıradan bir Cuma günü değil. PKK terör örgütü, bizzat kurucusunun önce yazılı, ardından görüntülü çağrısıyla silah bırakma işlemini başlattı. Bu cümle belki kolay kuruluyor ama arkasında çok uzun, zahmetli, kanlı ve acı dolu yıllar yatıyor. Bu, Türkiye için tarihi bir eşik. Cumhuriyet tarihi boyunca terörden en fazla yara almış ülkelerden biri olarak, bugün ulaşılan nokta elbette hafife alınamaz. Fakat mesele sadece "silah bırakma" ilanı değildir. Burada dikkat edilmesi gereken bir bakış açısını özellikle vurgulamak gerekir: Temkinli İyimserlikten Gerçekçiliğe Devlet mekanizmasının süreci yönetirken benimsediği “temkinli iyimserlik” tavrı yerindedir. Zira geçmişte benzer süreçlerde yaşanan hayal kırıklıkları, aldatmacalar ve taktiksel manevralar unutulmuş değil. PKK, yıllar boyunca defalarca “ateşkes”, “geri çekilme” gibi başlıklarla farklı stratejiler izledi. Bu yüzden bugünkü tabloya bakarken: Ne tamamen bir zafer havasına kapılmak, Ne de her şeyin eskisi gibi olacağını varsaymak doğru değildir.
Gerçekten Silah Bırakma mı, Yoksa Şekil Değiştirme mi? PKK’nın sahadaki unsurları silah bırakıyor olabilir. Ancak örgütün finansal, siyasi ve dış bağlantıları hâlâ çözülmesi gereken dosyalardır. Avrupa’da, Suriye’de, Irak’ın kuzeyinde örgütün çeşitli isimler altında faaliyet göstermeye devam edip etmeyeceği, esas belirleyici unsur olacaktır. Bu yüzden Türkiye için şu dört başlık önemini koruyor: 1. Saha Denetimi: Silah bırakma sürecinin sahada denetlenmesi, teslim edilen silahların gerçekliği, gizli stokların olup olmadığının takibi. 2. Uluslararası İşbirliği: Müttefik ülkelerin artık PKK’ya karşı net tavır alması, örgütün Avrupa’daki propaganda ve finans kanallarının kesilmesi. 3. Sosyal Bütünleşme: Terör örgütünün kök saldığı bölgelerde devletin sosyal politikaları güçlendirmesi, ekonomik yatırımların hızlandırılması. 4. Hukukun Üstünlüğü: Suç işlemiş, kan dökmüş şahısların adalet önünde hesap vermesi; samimi pişmanlık ve rehabilitasyon süreçlerinin ayrı ayrı yönetilmesi. Zihinsel Barış Asıl Olan Silahların susması çok önemlidir.
Fakat en az onun kadar önemli olan şey, zihinlerde ve gönüllerde barışın sağlanmasıdır. Türkiye’nin doğusunda ve batısında yaşayan her vatandaşın aynı ülkenin evladı olduğu bilincinin pekişmesi, terörden beslenen nefret ve öfke dilinin terk edilmesi gerekir. Bugün önemli bir eşiğe gelindi. Ama yolun sonu değil, belki de yeni bir yolun başlangıcıdır bu. Türkiye’nin kaderi, artık daha çok sağduyu, akıl, adalet ve toplumsal birlik içinde çizilecek.
Türk milleti ve devleti için tarihî bir dönüm noktası olarak kayda geçti. PKK terör örgütü, kurucusunun doğrudan yaptığı çağrıyla silah bırakma sürecini resmen başlattı. Yıllar süren mücadele, büyük bedeller, sayısız şehit ve gazinin ardından bugün gelinen bu nokta elbette önemlidir. Ancak Türkiye’de sağduyulu her vatandaş şunu da çok iyi biliyor: PKK, sadece bir terör örgütü değil; aynı zamanda ABD ve İsrail’in bölgede kurguladığı taşeron terör projelerinin açık ve net bir parçasıdır. Taşeronlar Değişir, Proje Bitmez mi? Bugün PKK’nın silah bırakması, Washington ve Tel Aviv’de masa başında çizilen sınırların, enerji projelerinin ve siyasi hesapların sona erdiği anlamına gelmiyor.
ABD, Ortadoğu’daki çıkarları için onlarca yıldır farklı grupları besledi: PKK, YPG, DEAŞ, FETÖ... Liste uzar gider. İsrail ise, kendi güvenlik hattını genişletme ve bölgeyi sürekli kaos içinde tutma politikasının temel uygulayıcısı olmuştur. Bu yüzden bugün “PKK bitti” başlığı atmak, gerçeği tam yansıtmaz. Asıl soru şu: ABD ve İsrail, yeni taşeronlar mı devreye sokacak? Yeni isimler, yeni bayraklar altında aynı oyunları mı sahneleyecek? Türkiye’nin Duruşu Net Olmalı Artık Türkiye’nin çok daha kararlı ve açık bir stratejiyle hareket etmesi şarttır. Masada ve sahada şu gerçekler unutulmamalı: ABD’nin ve İsrail’in bölgede silahsız ama siyasi ve ekonomik kuşatma stratejileri devam ediyor. Yeni terör yapılarına fırsat verilmemesi için güvenlik güçlerinin ve istihbaratın teyakkuzda olması şarttır. Uluslararası arenada, müttefik maskesiyle terör projeleri yürüten ülkelerin iki yüzlülüğünü ifşa etmek için daha aktif diplomasi yürütülmelidir.
Bugün “silah bırakma” gibi olumlu görünen adımlar, geçmişte de yaşandı. 1999’dan, 2013 çözüm sürecine kadar benzer sahneler izlendi. Türkiye’nin artık saflık gösterme, boş beklentilere kapılma lüksü yoktur. ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki planları devam ettiği sürece, Türkiye tetikte olmak zorundadır. Bu, sadece devletin değil, milletin de bilincinde olması gereken bir meseledir. Son Söz: PKK’nın silah bırakması önemli bir başarıdır, evet. Ama unutmayalım: Asıl mesele, bu milletin iradesine rağmen bölgede yeni haritalar çizmek isteyen küresel güçlere karşı topyekûn bir duruş sergilemektir. Terör biter, ama emperyal niyetler bitmez. Türkiye bunun farkında olarak adım atmalı.