Tayyar Özbey

Tarih: 09.06.2025 00:48

Bir halkı insan kılan ne varsa, o da yavaş yavaş silinir.”

Facebook Twitter Linked-in

Çoraklaşan Topraklar: Farklılıkların Sessizce Yok Oluşu Yazan: Tayyar ÖZBEY “Kültürel zenginlik yok olduğunda, sadece diller değil; duygular da susar.

 Bir halkı insan kılan ne varsa, o da yavaş yavaş silinir.” Birlikte Yaşamanın Öğrettikleri Kimlik, dil, inanç ve kültür… Toplumların ruhunu oluşturan bu farklılıklar, yalnızca birer ayrım noktası değil; aynı zamanda bir arada yaşamanın getirdiği en değerli deneyimler uzlaşı noktalarıdır da. Farklı bir dili öğrenmek, o dile ait şarkıları, hikâyeleri ve duyguları da içinde taşımaktır. 

Bu da toplumsal empatiyi ve bireysel gelişimi besler. Ancak bugün, bu topraklarda kültürel farklılıklarla büyümek neredeyse imkânsız hâle geldi. Susturulan Diller, Kaybolan Sesler Türkiye’de bireysel gelişimin ve dünya ile entegre olamamanın önemli bir nedeni, kültürel çeşitliliğin yıllar içinde sistematik biçimde yok edilmesidir. 

Ermenilerin, Rumların sürülmesi; Asuri, Keldani, Ezidi halklarının neredeyse görünmez hâle gelmesi ve Kürtlerin baskı altında tutulması… Bu yalnızca kimliklerin silinmesi değil; aynı zamanda bir coğrafyanın duygularının da yitirilmesidir. Dillerle birlikte sevdalar, acılar, ezgiler ve ortak yaşanmışlıklar da yok olur. 

Oysa aşkın ve hümanizmin dili evrenseldir. Dışlanmış halklarla birlikte bu evrensellik de gömülür. Karapetê Xaço: Bir Halkın Ortak Hafızası Karapetê Xaço, Kürt halkı içinde yaşamış Ermeni bir sanatçıydı. Kürtçeyi birçok Kürtten daha iyi konuşur, türküleriyle hem kendi halkının hem de Kürtlerin acılarını dillendirirdi. Fakirlik içinde yaşadı, ama çok derin izler bıraktı. Ona göre Kürtler kendisine “maddi olarak sahip çıkamadı.” Fakat asıl sorun, onun gibi halklar arasında köprü olan figürlerin günümüzde azalması. Xaço, Aram Tigran gibi daha birçok insanlar, toplumlara empati kazandırır, halkların ortak duygularını taşırdı. Aram Tigran ölürsem beni Diyarbakır'da mezara koyun vasiyetine rağmen bu vasiyetine izin verilmedi. 

Bugün bu sesler birer birer bastırıldı. Kültürlerarası köprü olma durumları ortadan kaldırıldı. Kültürel etkileşimleri zayıfladı. Farklılıkların yerini korku, ötekileştirme ve sessizlik aldı. Enternasyonal Bir Yalnızlık Enternasyonal düşünmeye çalışan biri olarak bu politikaları anlamakta güçlük çekiyorum.Kendi ana dilim olan Kürtçeyi öğrenmenin sınırlandığı, Ermenice, Rumca, Süryanice ve kaybolma tehlikesi haline gelen daha birçok yerel dil var. Bunları öğrenmenin bile siyasal bir problem hâline geldiği bir ülkede, kültürel etkileşimin anlamı ne olabilir? Oysa başka halklarla büyümek, düşünce dünyanı genişletir, iç dünyanı zenginleştirir. Farklı diller, farklı hikâyelerle kurulan her bağ insanı dönüştürür. Ama artık, bu çeşitliliğe ulaşmak için çabalamak bile başlı başına bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Ne kadar istekli olursan ol; coğrafya, zihinsel sınırlarını belirliyor. Mikroda Sıkışmak, İçsel Huzursuzluk Daha geniş ufuklara açılmak isterken, bulunduğun yerin sınırlayıcılığıyla yüzleşiyorsun. Yerel düzeyde tıkanıp kalmak, büyük düşlere ket vuruyor. 

Bu da insanı derin bir huzursuzluğa sürüklüyor. Belki de en çok, potansiyeline ulaşamamanın verdiği huzursuzluk bu… Ama her şeye rağmen biliyorum ki; kültürel zenginliği savunmak, o zenginliğin içinde yaşamak ve yaşatmak bir direniştir. Xaço ve Aram Tigran gibi isimler yalnızca geçmişin hikâyesi değildir; aynı zamanda geleceğe bırakılan bir vicdan mirasıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —