"Diri diri gömülen kıza hangi suçtan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda..." Tekvir Suresi 8-9. Bu ayet, insanlık tarihinin karanlık sayfalarına bir çığlık gibi düşer. Mazlumun, hakkı gasp edilenin, sesi kesilenin feryadıdır bu. Ve bizlere adaletin ne kadar büyük bir emanet olduğunu hatırlatır. Bizim için adalet, sadece insanlar tarafından tesis edilen bir düzen değildir. Esmâ-i Hüsnâ’da yer alan El-Adl ismi, adaletin asıl sahibinin Allah olduğunu bildirir. O’nun adaleti güneş gibidir; hiçbir gölge onu perdeleyemez. Kulun adaleti çoğu zaman eksik kalır, fakat Allah’ın adaleti tam ve sonsuzdur. Bugün ise modernleştiğini iddia eden dünyanın derinliklerinde büyük bir çürüme görüyoruz. Merhametin yerini çıkar ilişkileri, vicdanın yerini menfaat tutuyor. Nice mazlumlar zorbalığın gölgesinde nefes almak için mücadele veriyor. İnsanın ruhunu unuttuğu, sadece maddeye sarıldığı bu düzen, bizlere Efendimizin (s.a.v) şu sözünü hatırlatıyor: > "Cihan saadeti at sırtındadır." Bu söz kimi zaman savaş olarak anlaşılmıştır, oysa ben burada asıl mananın hak, adalet ve inanç uğruna dik durmak olduğunu düşünüyorum. Zalimliğe boyun eğmemek, ruhumuzu esir vermemek, haksızlık karşısında susmamak… İşte gerçek mücadele budur. Aynaya bakıp kendi gerçeğini görebilen insan, önce kendisini fetheder. Kendi içindeki karanlığa galip gelen, dış dünyanın haksızlıklarına da ışık tutar. Millet olarak köklerimizde zulme karşı duran, adaleti önceleyen büyük bir damar var. Bu toprakların ruhunda Fatih’in cesareti, Akşemseddin’in hikmeti, asırlardır süregelen vakur bir duruş taşıyoruz. Bugün yeniden hatırlamamız gereken şey tam da budur: Adalet bir slogan değil, yaşatılması gereken bir değerdir. Maddesini, manasını ve ruhunu batı rüzgârlarına teslim edenlerden olmayacağız. Bu millet, tarih boyunca sırtını hakka dayadı, yolunu inançla buldu. Biz de o yolun izinde yürümeye devam edeceğiz. Fatih’in hedefi olan Kızıl Elma, kimine göre bir ülkü, kimine göre bir idealdir. Benim için ise adalet ve hakkaniyet üzerine kurulu bir geleceğin adı. Bugün düşmanlarımızı isim isim anmaktan ziyade, hangi yanlışa karşı duracağımızı bilmeliyiz. Zulme, sömürüye, ahlaksızlığa, insanın ruhunu yok eden düzene… Mazlumu koruyan, zalime hak ettiği sınırı bildiren hukuk ve erdem düzeni kurulduğunda; diri diri toprağa gömülenlerin değil, adaletin sesinin yükseleceğine inanıyorum. Çünkü gerçek güç kılıçta değil, kılıcı çekmek zorunda bırakmayacak ahlakta, vicdanda ve adalette saklıdır.

