10642,6%-0,43
40,55% -0,48
47,64% -0,54
4352,32% -1,38
6999,67% -0,32
Dünya ekonomisinin yeniden şekillendiği, tüketici alışkanlıklarının neredeyse her çeyrekte farklılaştığı bir çağdayız. Bu dönüşümün en dinamik yüzlerinden biri ise şüphesiz perakende sektörü. Özellikle pandemi sonrası dönemde hızla değişen beklentiler, dijitalleşmenin yaşamın her alanına nüfuz etmesi ve Z kuşağının belirleyici tüketici grubuna dönüşmesiyle birlikte artık farklı bir dili konuşuyoruz. Bugün, yalnızca bir ürün sunmak yeterli değil. Asıl beklenti; anlamlı bir deneyim, hız, kişiselleştirme ve değer odaklılık. NielsenIQ'nun son raporlarına göre Z kuşağı, küresel harcama gücünün %18,7’sini elinde bulunduruyor. Bu grup için ürünün arkasındaki etik duruş, çevresel etkiler ve toplumsal katkı en az ürünün kendisi kadar önemli. Bu yeni jenerasyon, perakende aktörlerinin sadece yüzünü değil, ruhunu da dönüştürüyor. McKinsey’nin ortaya koyduğu bir diğer gerçekse, alışverişin tek kanallı bir yapıdan uzaklaştığı. Bugün tüketicilerin %60’tan fazlası hem fiziksel mağazalardan hem de dijital kanallardan alışveriş yapıyor ve bu gruptaki müşteriler, tek kanalda kalanlara göre neredeyse iki katı harcama yapıyor. Bu, perakendede “omnichannel” yani çok kanallı bir yapının artık tercihten öte bir zorunluluk olduğunu net biçimde ortaya koyuyor. Türkiye’ye döndüğümüzde ise tablo oldukça dikkat çekici. TÜİK’in Mart 2025 verileri, perakende satışlarda %9,2’lik bir büyümeye işaret ediyor. Sosyal ticaret, yıllık %30,9 büyüme oranıyla 2 milyar dolar sınırına ulaşmış durumda. E-ticaretin toplam hacmi 93,5 milyar dolara çıkarken, 2030 itibarıyla 155 milyar dolarlık bir pazardan söz ediliyor. Tüm bu göstergeler bize şunu söylüyor: Türkiye’de de perakende yalnızca mekan değil, bir bağ kurma alanı haline geliyor. Bu dönüşüm, yalnızca tüketicinin alışkanlıkları üzerinden okunmamalı. Aynı zamanda şehirlerin ve yaşam alanlarının yeniden tanımlanma sürecini de beraberinde getiriyor. Alışveriş merkezleri, artık sadece ticaretin değil, sosyalleşmenin, çalışmanın ve öğrenmenin de mekanları. Mikro-depolar, teslimat noktaları, dijital ekranlar, ziyaretçi verisiyle entegre sistemler ve sürdürülebilir tasarımlar, bugünün AVM’lerinin yeni mimarisi haline gelmiş durumda. Bu bilgiler ışığında geleceği yalnızca bugünü anlamakla inşa edemeyeceğimizi düşünüyorum. Ancak bugünün verisini, içgörüsünü ve beklentisini doğru okursak; sadece sürdürülebilir değil, aynı zamanda anlamlı bir perakende ekosistemi yaratabiliriz. Bu nedenle sektör olarak, değişimi izlememeli; onu yönetmeye çalışmalıyız.