10358,50%0,26
40,17% 0,23
47,04% 0,04
4328,02% 1,05
6897,23% 0,94
Nükleer çalışan uzmandan çifte standart tepkisi: “İran tehdit peki ya İsrail?” İsrail ve ardından ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları sonrası İran’ın nükleer kapasitesine verilen hasar ve Tahran’ın nükleer programının akıbeti tartışılmaya devam ediyor. Öte yandan İran’a saldırıların bölgede ve dünyada nükleer silahlanma yarışını hızlandıracağı yönündeki endişeler de artmış durumda. EKOTÜRK’te yayınlanan Saat Farkı programında nükleer silahlar ve etkileri üzerine çalışan Columbia Üniversitesi kimya bölümü öğretim üyesi, aynı zamanda Nükleer Çağ Barış Vakfı (Nuclear Age Peace Foundation) Başkanı Dr. Ivana Nicolic Hughes, konunun hem teknik hem politik yönlerine dair Feyza Gümüşlüoğlu’nun sorularını yanıtladı. Dr. Ivana Nicolic Hughes, İsrail ve İran arasındaki 12 günlük savaşı “dehşet” içinde izlediğini söyleyerek, saldırıların üç ironiyi ortaya çıkardığını belirtti. Hughes’e göre birinci ironi, dünyada açıklanmamış bir nükleer cephaneliğe sahip tek ülke olan ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) imzacısı olmayan İsrail’in, söz konusu anlaşmaya taraf olan ve bugüne kadar nükleer silah yapma niyetinin bulunmadığını beyan eden İran'a saldırmasıyla bu savaşın başlamış olması. Hughes, “İsrail, dünyada açıklanmamış bir nükleer cephaneliğe sahip tek ülke. 1960'larda nükleer silahlar geliştirdi, ilk operasyonel silahın 1966'da inşa edildiği düşünülmekte. NPT 1968'de müzakere edildi ve 1970'te yürürlüğe girdi, İsrail bu anlaşmaya katılmadı. Öte yandan İran bu anlaşmaya hemen katıldı, 1968'de imzaladı, 1970'te onayladı. 1979’daki İslam devriminden sonra bile anlaşmada kaldı.” ifadelerini kullandı. İran’ın tartışmalı uranyum zenginleştirme faaliyetlerine değinen Hughes, şöyle konuştu: “2003'e kadar nükleer silah programı üzerinde çalıştıklarına dair kanıtlar var ve uranyum zenginleştiriyorlar. 2021'den beri yüzde 60 gibi çok yüksek seviyelerde. Ama bu sorular bir kenara, nükleer silah inşa etmediklerini iddia ediyorlar. Yakın zaman önce ABD istihbaratının da değerlendirmesi bu yöndeydi. Bugüne kadar katıldığım tüm NPT toplantılarında İranlı yetkililerden aynı şeyi duydum. İsrailliler ise bu toplantılarda hiçbir zaman yoktu çünkü anlaşmaya taraf değiller. İsrail’in yaklaşık 90 nükleer başlıktan oluşan açıklanmamış cephaneliği ve muhtemelen 100 tane daha inşa etme yeteneği göz önüne alınırsa, bu önemli bir nokta.” İsrail’in Gazze’de devam eden savaşında İsrailli bir bakanın “Gazze’ye nükleer silah kullanmalıyız” tehdidini anımsatan Hughes, “Bunu yapamazsınız, bunu söylemeniz dahi dehşet verici, kabul edilemez” dedi. “TRUMP’IN JCPOA’DAN ÇEKİLMESİ BÜYÜK HATAYDI” Columbia Üniversitesi kimya bölümü öğretim üyesi Dr. Ivana Nicolic Hughes, savaşın ortaya çıkardığı ikinci ironiyi, “saldırılarla yapılmak istenenin daha iyisini diplomasi zaten yapabilirdi” sözleriyle dile getirdi. Dr. Hughes, “Saldırılar İran'ın nükleer programını birkaç yıl geriye götürmüş olabilir. Oysa diplomatik bir çözüm, örneğin Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) çok daha kalıcı bir başarı getiriyordu. O anlaşmanın İran’ın nükleer programını 10-15 yıl ertelemesi öngörülüyordu, bu saldırıların yaratacağı birkaç aylık veya yıllık gecikmeden çok daha etkiliydi” diyerek, “JCPOA kesinlikle doğru yoldaydı. Güçlü bir anlaşmaydı. Başkan Trump'ın anlaşmadan çekilmesi büyük hataydı.” yorumunu yaptı. “BOMBA İÇİN YÜZDE 60 URANYUM DA YETERLİ” İran’ın nükleer programının akıbetine dair öngörülerini de paylaşan Dr. Hughes, İran’ın, şayet kararı o yönde olsaydı ‘bugüne kadar bomba yapabilecek durumda olduğu’nu söyledi. Hughes konuya ilişkin şunları söyledi: “Bilindiği kadarıyla İran'ın yaklaşık 400 kilogram yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyumu vardı. Muhtemelen bu hala mevcut. Tek bir yerde mi, birden fazla yerde mi olduğu net değil. Bu malzeme etrafında hareketlilik var gibi görünüyor, raporlardan anlaşılan. İnsanlar nükleer silah yapmak için yüzde 90 uranyum zenginleştirme gerektiğini düşünüyor ama aslında yüzde 60 seviyesinde durup silah yapabilirsiniz. Bu stoktan belki altı-yedi silah yapılabilir, etkisi daha az olabilir ama yaparsınız. Ancak asıl soru şu: Gerçekten istedikleri bu muydu? Yoksa bu sadece bir pazarlık kozu muydu?” İran’ın JCPOA anlaşması ile uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3,5’le sınırladığını hatırlatan Hughes, nükleer enerji ile silah geliştirme arasında çok yakın bir ilişki olduğunu ve nükleer enerji var olduğu müddetçe nükleer bomba riskinin de olacağını söyledi. Hughes, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun son 30 yıldır “Tahran’ın bir nükleer bomba yapmaya çok yakın olduğu” yönündeki iddialarına dair, “Gelişmiş ülkeler, bu nükleer teknolojiye sahip ülkeler, Japonya gibi, Brezilya gibi, onlar da birkaç ay ya da yıl içinde bomba yapabilir. Burada Japonya’nın nükleer programı tamam, risksiz ama İran’ınki tehdit” yaklaşımı yanlı ve yanlış.” yorumunu yaptı. “NPT BÜYÜK BİR ÇIKMAZIN İÇİNDE” Nükleer güç sahibi devletlerin silahsızlanma konusunda taahhütlerini yerine getirmediğini vurgulayan Nükleer Çağ Barış Vakfı Başkanı Dr. Ivana Nicolic Hughes, BM eski Genel Sektereri Ban Ki-moon’un, “Yanlış silahlar asla doğru ellerde olamaz.” sözünü hatırlatarak şunları söyledi: “Biz nükleer silahların tüm dünyayı tehdit ettiğinden bahsederken abartmıyoruz. Şu anda 12 bin 500 silah var. Yüz binlerce insanı öldürebilir, radyasyon yayar, iklimi değiştirir, nükleer kışa neden olur, ozon tabakasını yok eder. Yayılmayı önlemek kadar silahsızlanmayı sağlamak da önemli. NPT’de tek anahtar kelime “yayılmama” değil; anlaşmanın iki önemli sütunu daha var. Nükleer enerjinin barışçıl kullanımı ve en önemlisi silahsızlanma. Nükleer güç sahibi devletler taahhütlerine rağmen nükleer kapasitelerini geliştiriyor. Sadece cephaneliklerini korumakla kalmayıp daha da artırıyor, modernize ediyorlar. Buna devasa bütçeler ayrılıyor. NPT’nin kendisi şu an büyük bir çıkmazın içinde.”