Yılda ortalama 1,9 milyon kişinin yeni işine yerleşmesine doğrudan katkı sağlayan Kariyer.net, yakın zamanda İstanbul’da ve çevre illerinde hissedilen deprem sonrasında bir araştırma gerçekleştirdi. 1.500'ün üzerinde çalışanın katıldığı bu araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. İstanbul’da ve çevre illerde ikamet eden katılımcılar ile yapılan araştırmaya göre deprem sonrasında çalışanların %57’si tedirgin. Duygu durumunu ‘’güvende’’ olarak ifade edenlerin oranı ise sadece %7 seviyesinde kaldı. Ayrıca Marmara’daki çalışanların yaklaşık %80’i yaşanan deprem veya olası depremler nedeniyle endişeli olduğunu ifade ediyor. Kariyer.net'in 2023 Kahramanmaraş Depremleri ardından yaptığı Deprem Sonrası Araştırması sonucunda ise bu oran daha yüksek çıkmıştı. İstanbul-İzmir illerinde yaşayanların %89’u endişeli olduğunu belirtmişti. Araştırmaya göre hibrit/uzaktan çalışma isteğinin de oldukça yüksek olduğu görülüyor. Çalışanların %82’si halihazırda sürekli iş yerinde çalıştığını belirtirken %70’inden fazlası hibrit çalışmak istediğini ifade ediyor. Deprem nedeniyle taşınmayı düşünenlerin oranı: %35 Kariyer.net’in gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarına göre Marmara’daki çalışanların %35’i depremden dolayı taşınmayı düşünüyor. Taşınmayı planlamadığını ifade edenlerin yaklaşık %33’ü ise oturduğu bölgenin ve binanın altyapısına güvendiğini belirtiyor. İstanbul’da yaşamanın maliyeti ile depremin getirdikleri birleştiğinde birbirini tetikliyor ve çalışanlar şehirden çıkmak istiyorlar. Bu nedenle de uzaktan çalışma imkanı önem kazanıyor. Marmara’daki çalışanlar, iş yerlerinin depreme direnci konusunda emin değil Araştırmaya göre Marmara’daki çalışanların %38’i iş yerlerinin depreme dayanıklı olduğunu düşünüyor. İş yerinin depreme dirençli olmadığını düşünenlerin oranı ise %17 seviyesinde. Çalışanların yaklaşık %40’ı ise iş yerlerinin deprem direnciden emin değil. Çalışanlar şirketlerin aksiyonlarını sürdürülebilir bulmadı Araştırmaya katılanların %55’inden fazlası şirketlerin deprem sonrası aldığı aksiyonları yeterli bulmadı. Şirketlerin çözümlerini yetersiz bulanların yarısından fazlası ise neden olarak bu adımların sürdürülebilir olmamasını gösterdi. Afet eğitimi veya semineri, çalışanların en çok talep ettiği aksiyonlardan biri. Araştırmaya katılanların %76’sı, deprem öncesinde şirketinin eğitim veya seminer vermediğini belirtti. Çalışanların ise bu konuda istekli olduğu gün yüzüne çıktı. Eğitim veya seminer talep edenlerin oranı ise yaklaşık %60 seviyesinde görüldü. Diğer yandan çalışanların bireysel olarak da depreme hazırlıksız olduğu gün yüzüne çıktı. Deprem öncesinde bir afet planı olmadığını belirtenlerin oranı %65’i geçti. ‘’Şirketlerin afet planları oluşturması ve tatbikatlar yapması kritik öneme sahip’’ Kariyer.net CEO’su Fatih Uysal, araştırma sonuçlarını değerlendirirken şu ifadeleri kullandı: ‘’Araştırmamızın sonuçlarına göre depreme hazırlık adına almamız gereken bir yol olduğunu söylemek mümkün. Şirketlerin çalışanlarının psikolojik güvenliğini göz önünde bulundurarak afet planları oluşturması ve düzenli afet tatbikatları yapması oldukça kritik öneme sahip. Bireyler olarak da olası afetler için planımız olmalı. Çalışanlarımızın güvenliğini sağlamak, onlara güvenli bir çalışma ortamı sunmak; sadece fiziksel değil, psikolojik güvenliklerini de göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. Bu nedenle, şirketler çalışanlarına afet eğitimleri sunmalı, afet anında nasıl hareket edilebileceği konusunda bilgilendirme yapmalı ve en önemlisi, afet sonrası moral ve psikolojik destek sağlamalıdır.’’ Fatih Uysal sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Kariyer.net olarak, bu araştırma ile şirketlerin ve İK profesyonellerinin bu konuda daha fazla sorumluluk almasını teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Çalışanlarımızın sadece fiziksel değil, duygusal güvenliklerini de gözetmek, işgücü sağlığını ve verimliliğini artıracaktır. Güvenli bir çalışma ortamı sağlamak, şirketlerin sadece yasal yükümlülüklerini yerine getirmekle kalmayıp, aynı zamanda çalışan bağlılığını ve uzun vadeli başarıyı pekiştirecektir. Dolayısıyla devamlılık, şirket hafızası ve iş sürekliliği politikaları açısından şirketlerin bu konudaki sorumluluğunu göz önüne alması önemli diyebiliriz.”
