9134,44%-0,36
38,58% 0,04
43,82% 0,42
4110,83% 2,30
6661,10% 1,90
Duyguca zeki olabilmek… Zekânın, doğuştan gelen bir kapasite olarak yüzde 30-40 oranında belirleyici olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yüzde 60-70 oranında eğitimle geliştirilebilir. Zihinsel yatırım, emek ve çabayla daha hızlı yol alınabilir ve bu kişiler daha avantajlı olurlar.” dedi. Duyguca zekâ olabilmenin önemine dikkat çeken Tarhan, zekâ türlerinin birbirleriyle ilişkisini değerlendirdi. Tarhan, “Aslında ideal olan, tüm zekâ türlerini yerinde ve zamanında kullanabilmektir. Bazı zekâ türlerinde çok başarılı olabilirsiniz, ancak gerçek liderler ve kanaat önderleri, farklı zekâ türlerini dengeli bir şekilde kullanabilen kişilerdir.” ifadelerini kullandı. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çoklu zekâ konusunu değerlendirdi. Çoklu zekâ kuramı 1983 yılında ortaya atıldı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çoklu zekâ kuramının, 1983 yılında Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. Howard Gardner tarafından ortaya atılmış bir tez olduğunu, Gardner’ın, bir eğitim psikoloğu olarak, çocukların zekâsının yalnızca matematiksel zekâ ile sınırlandırılmasının yetersiz olduğunu savunduğunu ifade ederek, “Bir çocuğu tanımak için sadece matematiksel zekâyı ölçmenin ve Stanford-Binet gibi testlerle değerlendirme yapmanın birçok çocuğa haksızlık yaptığını ifade etmiştir. Forrest Gump filminde, yetenekli olmasına rağmen zekâ seviyesi yeterli görülmediği için dışlanan bir çocuğun müthiş başarılar elde ettiğini görüyoruz. Gardner, böyle örneklerden yola çıkarak, zekânın tek bir yapıdan ibaret olmadığını, çoğul olduğunu ve geliştirilebilir bir yapıya sahip olduğunu savunmuş, bu doğrultuda çoklu zekâ kuramını geliştirmiştir.” dedi. Sözel zekâ ve mantıksal zekâ testlerde ölçülebilen iki zekâ türü… O dönemde Gardner’ın yedi farklı zekâ türü tanımladığını dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sözel zekâ ve mantıksal zekâ, genellikle klasik olarak bilinen ve testlerde ölçülebilen iki zekâ türüdür. Diğer zekâ türlerini ölçmek daha zor olabilir, ancak bu türlerin belirli özellikleri vardır. Örneğin, müziksel zekâ. Müziksel zekâya sahip kişiler, çocukluk dönemlerinde kapı gıcırtısından bile ritim çıkarıp dans edebilirler. Bu, kulak zekâsı olarak da bilinir. Nota bilgisi olmadan melodileri ve ritimleri anlayabilen bu kişiler, müziksel zekâ açısından oldukça yeteneklidir. Bir diğer zekâ türü ise görsel zekâdır. Görsel zekâsı yüksek olan bireyler, özellikle harita okuma, tasarım, zihinsel imgeler oluşturma gibi alanlarda başarılıdır. Ressamlar, mimarlar, çizerler ve pilotlar bu zekâ türüne sahip kişilere örnek gösterilebilir. Gördükleri bir şeyi kolayca çizebilir veya tasarlayabilirler. Ayrıca, bedensel zekâ da önemli bir zekâ türüdür. Bedensel zekâya sahip kişiler, beden duyumlarını çok iyi algılar ve koordine edebilirler. Koordinasyon, denge, hız ve fiziksel dayanıklılık gibi beceriler bu zekâ türünün en belirgin özellikleridir. Mesela atletler, dansçılar, cerrahlar.. İnce motor becerileri, bunlarda çoktur.” diye konuştu. Zekâ yüzde 60-70 oranında eğitimle geliştirilebilir Zekânın, doğuştan gelen bir kapasite olarak yüzde 30-40 oranında belirleyici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yüzde 60-70 oranında eğitimle geliştirilebilir. Zihinsel yatırım, emek ve çabayla daha hızlı yol alınabilir ve bu kişiler daha avantajlı olurlar. Sosyal zekâ da var. Mesela bunlar eğitimciler arasında, liderler arasında, terapistler arasında, psikologlar arasında önemlidir. Karşı tarafın duygularını okurlar. Diğer bir zekâ türü de içsel zekâ. İçsel zekâ da kendini tanır, analiz eder, okur. Filozoflar, din adamları, psikologlar da içsel zekâyla, öz güvenli, öz disiplinli, kendini geliştirebilen kişilerdir. Bir de doğasal zekâ var. Çok çevreci olurlar bu kişiler. Florayı tanır, bitkiyi tanır, çiçekleri, ağacı çok iyi tanır.” dedi. Evrensel bir ahlaki zekâ var mı? Bir de tanımlanmış zekâlar arasında varoluşçu zekânın olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu çoklu zekâdaki kişi varoluşu sorguluyor: ‘Ben niçin varım? Ölüm nedir? Neden ölürüz? Başka insanlara neden âşık oluruz? Dünya nasıl, niçin geldi?’ gibi varoluşsal sorular soran kişilerdir. Bir diğeri de ahlaki zekâ olarak ifade ediliyor.” ifadesinde bulundu. Gardner’in, evrensel bir ahlaki zekâ konusunda bir karara varamadığını da söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Düzenlediğimiz Pozitif Psikoloji Kongresi'ne Gardner'i davet ettik. 90 yaşında olmasına rağmen çevrimiçi olarak etkinliğimize katıldı. Bir soru sordum ‘Teknoloji gelişiyor, bilgisayarlar hızla artıyor, yapay zekâ ile ilgili açılımlar başladı. Bu insanlığın geleceği ne olacak?’ diye… Dedi ki; ‘Maddi refah artacak, daha da artacak. Teknoloji de artacak ama insani değerlerin artacağı konusunda çok endişelerim var’. Gerçekten de kötülükleri görüyoruz.” diye konuştu. ‘Vicdani zekâ’ kavramını tanımlamıştım… Türkiye’de ve dünyada kötülüklerin, maddi refah arttıkça azalması beklenirken tam tersine artış gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Bu durum, toplumsal çürümenin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. 2010 yılında yayımlanan Pozitif Psikoloji kitabında, ‘vicdani zekâ’ kavramını tanımlamıştım. ‘Ahlaki zekâ’ yerine ‘vicdani zekâ’ demek, bu kavramın daha ölçülebilir ve tanımlanabilir olmasını sağladı. Kitabın yayımlanmasının ardından bir ekip benimle iletişime geçti. ‘Kitapta tanımladığınız kavramları bir test ve ölçek hâline getirmek istiyoruz.’ diyerek bir çalışma yaptılar ve ‘Vicdani Zekâ Ölçeği’ ni geliştirdiler.” diye anlattı. Anne baba ve öğretmenlere zekâ türlerini içeren rehber Duyguların Psikolojisi kitabında zekâ türünün içeriğini tanımlayan 10'ar soruluk ölçek paylaştığını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Böylece anne babalar ve eğitimciler, çocuklarına bu soruları sorarak hangi zekâ türünün baskın olduğunu kolayca belirleyebilirler. Anne, baba veya rehber öğretmenler ilkokul seviyesindeki çocuklara bu ölçümleri yaparak çocukları analiz eder. Sınıf öğretmeni çocuğu iyi tanıdığı için de yetenek avcılığı yapabilir.” dedi. Gerçek liderler farklı zekâ türlerini dengeli kullanır Zekâ türlerinin birbirleriyle ilişkileri konusuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, “Aslında ideal olan, tüm zekâ türlerini yerinde ve zamanında kullanabilmektir. Bazı zekâ türlerinde çok başarılı olabilirsiniz, ancak gerçek liderler ve kanaat önderleri, farklı zekâ türlerini dengeli bir şekilde kullanabilen kişilerdir. Bu insanlar, topluma katkı sağlar ve diğer insanlara yol gösterir. Bu nedenle, her bireyin tüm zekâ türleriyle ilgili becerilerini geliştirmesi gerekir. Hiç kimse tek bir zekâ türüyle ilerleyemez, çünkü hayatın farklı alanlarında çeşitli zekâ türlerine ihtiyaç duyulur. Örneğin, sosyal zekâ da içsel zekâ da önemlidir. Belki bir konuda en iyi olmayabilirsiniz, ancak tüm zekâ türlerinde asgari bir seviyeye ulaşmak gereklidir.” Mantıksal zekâsı yüksek olanın duygusal zekâsının düşük olabilir… Bazı insanların birkaç dili çok iyi konuşabildiğini ancak biriyle sohbet etmekte zorlanabildiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu durum, onların mantıksal zekâsının yüksek, ancak duygusal zekâsının düşük olduğunu gösterir. Örneğin, Einstein son derece dâhiydi; satranç oynuyor, keman çalıyor ve olağanüstü keşifler yapıyordu. Ancak duygusal ve sosyal zekâsı gelişmiş değildi. Evliliğinin 10. yılında eşine, ‘Benimle evli kalmak istiyorsan üç öğün yemeğimi hazırla, benden ilgi bekleme’ demişti. Bunun üzerine eşi, evliliği bitirme kararı aldı. İlkokul yıllarında ise öğretmenleri ona ‘Bu çocuk okumaz, adam olmaz’ demişti. Einstein, kendi alanında son derece başarılıydı, ancak diğer zekâ türlerini ihmal etmişti. Bu durum, insan bedeninin dengeli bir şekilde büyümesine benzetilebilir. Gözümüz anormal şekilde büyük olursa, yüzümüzün doğal uyumu bozulur. Aynı şekilde, zekâ türleri de dengeli bir psikolojik bütünlük içinde gelişmelidir. Elbette, bir zekâ türü diğerlerine kıyasla daha baskın olabilir, ancak diğerlerini ihmal etmemek gerekir. Eğitimcilerin bu dengeyi sağlamak için yönlendirme yapması çok önemlidir. Müziksel zekâsı yüksek bir çocuğun illa müzik sanatçısı olması gerekmez. Ancak bu çocuk ders çalışırken müzik dinleyerek daha kolay öğrenebilir.”