IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, “Sigorta sektörü, İstanbul’da yaşanan son depremi yalnızca bir uyarı olarak değil, aynı zamanda bir sorumluluk çağrısı olarak değerlendirmektedir. Teknik hazırlıkların yanı sıra sigortalılık oranlarının artırılması ve kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi, afetlere karşı en güçlü savunma hattını oluşturacaktır” dedi. İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından, sigorta sektörünün hazırlık düzeyi, mevcut stratejileri ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusu yeniden gündeme geldi. IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi,“Sigorta sektörü, İstanbul’da yaşanan son depremi yalnızca bir uyarı olarak değil, aynı zamanda bir sorumluluk çağrısı olarak değerlendirmektedir. Teknik hazırlıkların yanı sıra sigortalılık oranlarının artırılması ve kamuoyunun bu konuda bilinçlendirilmesi, afetlere karşı en güçlü savunma hattını oluşturacaktır” dedi. ‘Sigorta büyük çaplı hasarlara karşı mali dayanaklar sunuyor’ Murat Çiftçi, “Sigorta sektörü, özellikle İstanbul gibi yüksek riskli bölgelerde deprem riskine karşı kapsamlı modelleme çalışmaları, risk analizleri ve sermaye planlamaları gerçekleştirmektedir. Şirketler, deprem teminatlarını güçlendiren ürünlerle ve uluslararası reasürans anlaşmalarıyla, büyük çaplı hasarları karşılayabilecek mali dayanaklar oluşturmuştur. Deprem riskini yönetmek adına sigorta şirketleri, ileri düzeyde modelleme sistemlerinden faydalanmaktadır. Yapı stoğu, zemin yapısı ve fay hatları gibi veriler, muhtemel hasar senaryolarının öngörülmesini sağlarken; bu sayede hem fiyatlama hem de portföy yönetimi daha sağlıklı bir zemine oturtulmaktadır. Güçlü reasürans yapıları ise olası büyük hasarların yaratacağı finansal etkileri sınırlamak adına önemli bir koruma kalkanı sunmaktadır” dedi. ‘Ekonomik kaybın 100 milyar doları aşması bekleniyor’ Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) verilerine göre; Türkiye genelinde zorunlu deprem sigortası kapsamındaki sigortalılık oranının %56 seviyesinde olduğuna dikkat çeken Murat Çiftçi, “Marmara Bölgesi'nde bu oran %64 ile daha yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak, sigortalılık oranı halen İstanbul gibi yüksek risk taşıyan bölgelerde istenilen düzeyin gerisindedir. Bu bağlamda, kamuoyunun bilinçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Yapılan analizlere göre İstanbul’da meydana gelebilecek büyük bir depremin ekonomik kayıplarının 100 milyar doları aşabileceği öngörülmektedir. Ancak bu kayıpların sadece bir bölümü sigorta teminatı altında yer almaktadır. Mevcut durumda Türkiye’deki sigorta şirketleri, sermaye yeterliliği ve reasürans desteğiyle, böyle bir afeti karşılayabilecek finansal altyapıya sahiptir” diye konuştu. ‘Kamu-özel iş birliği büyük önem taşıyor’ Murat Çiftçi, deprem sigortasının kapsamı konusunda ise şunları söyledi: “Deprem sigortası poliçeleri, yapıların taşıyıcı unsurlarında oluşabilecek yapısal hasarları kapsamakta; ancak iş durması, kira kaybı, eşya hasarı gibi kalemler ek poliçelerle teminat altına alınmaktadır. Dijital hasar bildirim altyapısı ve mobil ekspertiz uygulamaları sayesinde, büyük afetlerde hızlı müdahale ve tazminat süreci hedeflenmektedir. Sigorta şirketleri, sadece mevcut risklere değil, gelecekte oluşabilecek ihtiyaçlara da odaklanmaktadır. Alternatif teminat modelleri, mikro sigorta çözümleri ve yapı güvenlik endeksine bağlı primlendirme sistemleri gibi yenilikçi yaklaşımlar ile daha geniş kitlelere ulaşılması hedeflenmektedir. Afet sonrası süreçte kamu-özel iş birliği, sigorta sektörünün toplumsal dayanıklılığı güçlendirmesinde kilit rol üstlenmektedir. DASK başta olmak üzere birçok kamu kurumu ile yapılan ortak çalışmalar, hem finansal destek hem de operasyonel koordinasyon açısından büyük önem taşımaktadır. IBS olarak, bu iş birliklerini artırarak daha kapsayıcı bir sigorta ekosistemi için çalışmaya devam ediyoruz.”