Tarih: 18.06.2025 15:39

Büyük Tehdit Mecliste!

Facebook Twitter Linked-in

Büyük Tehdit Mecliste! Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan yeni torba yasada yer alan "Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" zeytinliklerden ormanlara, tarım alanlarından korunan alanlara kadar ülkemizin en değerli doğal ve kültürel miras alanlarını madencilik ve enerji yatırımları uğruna geri dönüşü olmayan tahribatlara açık hale getiriyor. TBMM komisyonunda 19 Haziran Perşembe günü (yarın) görüşülecek teklif, başta Maden Kanunu olmak üzere Çevre Kanunu’na, Mera Kanunu’na, Elektrik Piyasası Kanunu’na ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’a yönelik değişiklikler yapılmasını da öngörüyor. "Ekonomik istikrar", "millî çıkar" ve "enerji bağımsızlığı" gerekçeleri ile sunulan düzenleme; doğa koruma yaklaşımından uzaklaşarak yatırım lehine şekillenen bir yasal çerçeve sunuyor. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç yaptığı açıklamada, teklifin yalnızca belirli sektörlere yatırım kolaylığı sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda doğa koruma politikalarını zayıflattığını ve kamuoyunun, özellikle de yerel halkın söz hakkını tamamen görmezden geldiğini vurguladı. "Süper İzin" ile Tüm Engeller Kaldırılıyor TEMA Vakfı’nın 2019 yılından bu yana,  IV. Grup maden ruhsatları hakkında yürüttüğü haritalandırma çalışmaları; orman alanlarının, tarım arazilerinin, içme suyu havzalarının ve kültürel miras alanlarının maden ruhsatlarının tehdidi altında olduğunu ortaya koydu. 29 ilde yapılan bu çalışma, bu illerin toplam yüz ölçümünün ortalama %67’sinin IV. Grup madenlere ruhsatlandırıldığını gösteriyor. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Ataç, teklifte öngörülen "süper izin"  ile vahşi madencilik faaliyetleri önündeki tüm engellerin kaldırılacağına dikkat çekerek "Yeni torba yasa teklifiyle maden ruhsatı süreçleri hızlandırılıyor ve izin mekanizmaları yatırımcının lehine yeniden şekillendiriliyor." şeklinde konuştu. Özellikle teklifle birlikte IV. Grup madenler ile stratejik ve kritik madenler için gerekli izinleri vermek üzere "özel bir kurul" oluşturulacağına da işaret eden Ataç, "Bu kurula verilen geniş yetkilerle yatırımcı lehine tüm izin süreçleri daha kısa sürede tamamlanmak isteniyor. Aynı kurul, yenilenebilir enerji tesisleri için gerekli olan özel mülkiyete ait taşınmazları da acele kamulaştırma kararı alarak yatırımcının önünü açabilecek. Tüm bu düzenlemeler, doğanın korunması gereken alanlarında yatırımların önünü açarken, kamu yararı ve çevresel etkiler göz ardı ediliyor. Doğayı korumakla yükümlü olduğumuz bir dönemde, bu kadar kritik son kararların özel yetkilendirilmiş bir kurul tarafından alınacak olması pek çok sakıncayı içermektedir." dedi. Orman Alanlarının Denetimi  Madencilik Yönetimine Bırakılıyor Diğer yandan teklif, madencilik yapılmasına izin verilen orman alanlarının da Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) devredilmesini öngörüyor. Bu durumda ormancılık konusunda uzman olmayan bir kurum, hem ormana verilen zararı hem de madencilik işletmesi devam ederken yapılmakta olan rehabilitasyon çalışmalarını izlemekle sorumlu olacak. Bu alanların MAPEG’e devredilmesinin ormanlara verilecek zararın görmezden gelinmesi anlamına geldiğini söyleyen Ataç, ormancılık konusunda yeterli kapasitesi bulunmayan bir kuruma ormanların emanet edilmesinin, doğa için büyük risk oluşturduğunu; Orman Genel Müdürlüğü (OGM) gibi saha hâkimiyeti olan kurumların, bu süreçlerin dışında bırakılmaması gerektiğini belirtti. Zeytinlikler Gözden Çıkarılıyor Zeytinlikler, Türkiye’de özel kanunla korunmuş en değerli tarımsal alanlar. Mevcut yasa, zeytinliklere 3 km mesafede toz ve duman çıkaran tesislerin yapılmasını yasaklıyor. Ancak yeni düzenleme, bu korumayı fiilen ortadan kaldırıyor. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Ataç, yeni düzenlemeyle zeytinliklerin kömür madenciliği için gözden çıkarıldığına dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu: "Torba yasa teklifiyle 3213 Sayılı Maden Kanunu’na geçici bir madde eklenerek, Muğla’daki zeytinlikler termik santrallere kömür temini amacıyla madenciliğe açılıyor. Bu alanlarda artık maden aranabilecek ve işletilebilecek. Zeytinliklerin 'taşınabilir' ilan edilmesiyle bu üretim ve kültürel miras alanları adeta bir eşya haline getiriliyor. Bu yalnızca Muğla için değil, ileride Türkiye genelindeki tüm zeytinlikleri tehdit eden bir yaklaşımdır." 3-4 Ayda Otomatik Onay: Korunan Alanlar Yatırıma Açılıyor TBMM’ye sunulan yasa teklifinin yalnızca ormanlar ve zeytinlikleri değil, aynı zamanda madencilik faaliyetlerinin tamamen yasaklanması gereken korunan alanları da ciddi biçimde tehdit ettiğini belirten Ataç, özellikle doğal ve tarihi sit alanlarına ilişkin düzenlemelere dikkat çekti. Teklifin bu alanlarda yapılan başvurulara 3-4 ay içinde yanıt verilmemesi halinde izin verilmiş sayılması hükmünü getirmesinin son derece endişe verici olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu: "Doğal ve tarihi koruma alanlarında 3-4 ay içinde yanıt verilmezse izin verilmiş sayılması kabul edilemez. Bu, doğayı korumakla görevli kurumları işlevsiz hâle getirir. Bu alanların madencilik faaliyetlerine tamamen kapatılması gerekmektedir. Ayrıca arama ruhsatı almış bir faaliyete işletme izninin de verilmiş sayılması, arama ve işletme faaliyetlerinin içerdiği süreçleri ve potansiyel çevre etkilerinin farklı olduğunu göz ardı etmekte; bu nedenle ciddi sakıncalar taşımaktadır." Bununla birlikte teklif; Mera Kanunu, Toprak Koruma Kanunu ve Çevre Kanunu gibi temel yasalarda yapılan değişiklikler ile tarım arazileri, meralar, sulak alanlar, milli parklar ve sit alanları gibi koruma statüsüne sahip doğal ve kültürel varlıkları da yatırım tehdidi altına sokuyor. Son olarak "üstün kamu yararı" tanımının daraltılması ve "eş zamanlı izin" gibi uygulamalar ile koruma alanlarının hukuki statüsü zayıflatılıyor. Bu durum, doğal dengeyi, kırsal yaşamı ve yurttaşın katılım hakkını göz ardı eden bir yaklaşımı beraberinde getiriyor. ÇED Süreci Zayıflatılıyor Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçleri, doğayı ve insan yaşamını korumanın en temel araçlarından biri. Ancak ülkemizde mevcut uygulamalarda dahi pek çok eksiklik barındıran bu süreç, torba yasa teklifiyle birlikte daha da işlevsiz hale getiriliyor. Teklif, "ÇED Olumlu" kararı beklenmeden teşvik, onay ve ruhsat süreçlerine başlanmasına imkân tanıyor. Ayrıca, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda yer alan "ÇED Gerekli Değildir" kararının kaldırılması, hangi faaliyetlerin nasıl değerlendirileceği konusunda ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Bu değişiklikler, doğayı korumak için var olan mekanizmaların daha da zayıflatılmasına yol açabilecek. Bu tablo karşısında ÇED süreçlerinin önemine değinen Ataç, "Zaten gerektiği gibi yürümeyen ÇED süreçleri, bu düzenlemeyle neredeyse tamamen devre dışı bırakılıyor. Projelerin doğaya, tarıma, sağlığa ve yerel yaşama etkileri dikkate alınmadan ilerlemesinin önü açılıyor. Üstelik 'eş zamanlı izin' uygulamasıyla ÇED Olumlu kararı bile beklenmeden projelere teşvik ve ruhsat verilebilecek. Bu, doğa için açıkça tahribatta geri dönüş yok anlamına geliyor. Korkuyoruz ki artık bazı projeler için hiçbir çevresel etki değerlendirmesi yapılmayacak." şeklinde konuştu. Türkiye’nin Son Kararı: Doğayı Korumalıyız! Bu yasa teklifi yalnızca teknik bir düzenleme değil; doğaya, kültüre, tarımsal üretime, kırsal yaşama ve toplumsal değerlere yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor. Zeytinliklerin taşınabilir ilan edilmesi, ormanların madencilik kurumlarına devredilmesi, ÇED süreçlerinin etkisizleştirilmesi ve korunan alanların yatırım lehine açılması, Türkiye’nin doğal varlıklarını ve üretim kapasitesini geri dönüşü olmayan bir yola sürükleyebilir. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, teklifin yalnızca çevreyi değil, aynı zamanda yerel halkı, gelecek kuşakların yaşam hakkını, gıda ve su güvenliğini tehdit ettiğini belirterek kamuoyunu bu konuda duyarlı davranmaya ve görüşlerini TBMM’ye iletmeye davet etti: "Bugün verilecek kararlar, geleceğimizi de belirleyecek. Zeytinlikler, ormanlar, meralar, su varlıklarımız bir kez kaybedildiğinde, bir daha geri kazanılamaz. Doğayı korumak hepimizin ortak sorumluluğu. Bu nedenle TEMA Vakfı olarak toplumun tüm kesimlerini, karar vericileri ve sivil toplumu bu düzenlemeye karşı durmaya; zeytinliklere, ormanlara, tarım alanlarına, ülkemizin doğal ve kültürel mirasına sahip çıkmaya çağırıyoruz."  




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —