9356,04%-1,26
38,77% 0,04
44,08% 0,52
4201,78% 1,92
6731,05% 1,32
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Bursa temasları kapsamında bir basın toplantısı düzenledi. Bursa ve Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Babacan, şunları söyledi: “Bundan sonra inanın bu ülkede olmaz denilen her şey olur” Bursa’daki konuşmasında Meclis’teki HSK seçiminde Anayasa’nın ihlal edildiğini dile getiren Babacan, “Çok enteresan bir şey oldu. Takip etmişsinizdir, HSK denilen bir yapı var biliyorsunuz; Hakimler Savcılar Kurulu. Buna Meclis’in seçtiği üç üye seçildi. Onunla ilgili bir süreç yaşandı Mecliste. Anayasa’da çok açık tarif edilmiş, HSK üyeleri nasıl seçilir… Tabii HSK önemli, çünkü bütün hakimlerin, savcıların ataması, yer değiştirmesi, disiplin işlemleri, denetimi tamamen HSK tarafından yapılıyor. Hakimler Savcılar Kurulu, çok önemli bir kurul. Bütün yargının, idare ve denetim organı yani… Anayasa’da da çok açık hüküm var, bu üç kişi nasıl seçilir. Komisyonda birinci tur, ikinci tur ve olmazsa üçüncü turda kura seçimiyle ilgili Anayasa’da çok açık hüküm var. Meclis’te, Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon, Anayasa’nın o hükmüne uymadı arkadaşlar. Kura yerine basit çoğunluk diye bir şey uydurdular o anda. Ve komisyondan Genel Kurul’a gönderilen isimleri üçüncü turda basit çoğunluk oylaması ile oyladılar ve geçirdiler. Açık Anayasa ihlali. Şimdi ‘Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz’ demeyin, o yüzden zaten memleketin bir türlü başı dertten kurtulmuyor. ‘AİHM kararlarına uymam, AYM kararlarına uymam…’ Bu zihniyet yüzünden ülke yıllarca yüksek bedel ödedi, yüksek enflasyona mahkûm kaldı. Öyle yok. Şimdi biz hükümetin Anayasa’yı delmesine alışığız da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir komisyonunun Anayasa’yı delmesi, Anayasa yapmakla yükümlü olan, gerektiğinde Anayasa’yı değiştirme yükümlülüğü, görevi olan bir organın; Meclis’in Anayasa’yı kendi eliyle delmesi kabul edilebilir bir şey değil. Bundan sonra inanın bu ülkede olmaz denilen her şey olur” diye konuştu. Babacan’ın Bursa hüznü: “Şehre ihanet ediliyor; her geldiğimde çok üzülüyorum” Babacan, Bursa’da çocukluk ve gençlik yıllarına ait güzel hatıraları olduğunu belirterek, “Evet, Bursa bir imparatorluk başkenti, bir kültür başkenti, sanayi başkenti, aynı zamanda bir tabiat harikası şehrimiz. Ancak bu şehrimizde, özellikle şu son, 30 yıldır, 40 yıldır, 50 yıldır gördüklerimize açıkçası her geldiğimde, her Bursa ziyaretinde çok üzülüyorum. O yeşil Bursa, güzelim Bursa bir yandan sanayi, bir yandan yapılaşma derken, o yeşilin tonunun biraz değişmeye başladığı, yeşilin tonunun biraz griye doğru çalmaya başladığı bir Bursa haline geldi maalesef. İlk önce düzensiz yapılaşma, imarsız yapılaşma furyası, arkasından TOKİ’nin gerçekten şehirlerimizi katleden, şehrin dokusuyla, mimarisiyle, kültürüyle, tarihiyle tamamen uyumsuz bir şekilde yaptığı binalar, nereden baksak bu güzel şehir Bursa'ya aslında bir ihanet” dedi. “Rant, Bursa’yı katlediyor” “Bakıyoruz bir zamanlar dünyanın en güzel şeftalilerinin yetiştiği, sebzesiyle, meyvesiyle çok önemli bir tarım ovası olan Bursa ovası, tamamen artık sanayi parsellerine, daha sonra da imar parsellerine ve konut AVM parsellerine dönmüş durumda… Bu da bizi üzüyor. Bunun başka şekilde olması mümkündü, başka şekilde bir imar planı yapılabilirdi. Ama imar rantı maalesef ve o rantın kontrol edilmemesi, rantın adil olmayan bir şekilde paylaşılması ve o ranttan kazanılan büyük ve haksız kazanç herhalde Bursa başta olmak üzere, şehirlerimizi katleden en önemli sorunlardan bir tanesi.” “Termal su havzasındaki TOKİ yapılaşması vahim bir durum” “Yine Bursa turizm açısından tabii ki tarihi ve kültür ile çok önemli bir şehrimiz. Ama termal turizm ile ilgili özellikle son günlerde yapılaşmanın, TOKİ yapılaşmasının çok da önemli bir termal su havzasına yapılıyor olması herhalde bir başka vahim durum, Ulaşım Bursa'nın büyük sorunu. Gittikçe de büyüyen bir sorunu. Şehir büyüdükçe ama düzensiz büyüdükçe her şehrin başına gelen Bursa'nın da başına geliyor. Trafik kilitleniyor… Yapılması gereken çok daha düzenli bir yapılaşmayken, yapılması gereken imar planlarının ve şehir planlarının önden gidip yapıların arkadan gelmesiyken maalesef tam tersine gelişme önce düzensiz yapılaşma, sonradan gelen imar planının tamamen rant odaklı, yapılması maalesef şehrimizi bu hale getirmiş durumda.” “Hazine’nin ödemiş olduğu faiz rakamı, ana paranın üstünde; tarihimizde çok enderdir” Hazine’nin ödediği faiz bedelinin tehlikeli bir boyuta ulaştığını kaydeden Babacan, “Bakın bu yılın bütçesinde faiz ödemesi 2 trilyon lira. Bu yılın faiz ödemesi; geçen sene 1 trilyon 300 milyar lira ödendi. Ve bugünlerde çok enteresan bir şey oluyor. Bugünlerde Hazine’nin ödemiş olduğu faiz rakamı, ana paranın üstünde. Bizim tarihimizde çok enderdir böyle bir şey, pek görünmez yani. Ana para olur bir de faiz olur değil mi? Ana para büyüktür, faizi küçüktür yanında. Bir şekilde ana paranın belli bir yüzdesidir. Şu anda Hazine’nin baktığımızda ödediği faiz, ana paradan daha yüksek seyrediyor. Bu da yakın tarihimizde gerçekten görmediğimiz bir durum. Çok sayıda tehlike işareti var. Ve bu yüksek faizle bir yandan vatandaşlarımız, KOBİ’lerimiz, sanayicimiz ezilirken, öte yandan parası olanlar da gayet mutlu, Türkiye'de belki çok az sayıda insan. Ama daha da çok yurt dışından buraya parasını getirip, yüksek faizle alıp gidenler, Türkiye deyince yüzleri gülüyor. Türkiye deyince diyorlar ki ‘Biz iyi para kazanıyoruz, hiçbir yerde kazanamadığımız faizi biz Türkiye'den alıyoruz’ diyorlar. Bunu da maalesef içimiz acıyarak izliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. “Yatırım yapan bin pişmansa yeni yatırımcı gelmez; ne kadar hukuk o kadar ekonomi” Babacan, hukuk ve ekonomi vurgusu yaparak “Gerçekten yazık. Yani bu büyük ve güzel ülkemiz, Avrupa'nın en büyük topraklarına sahip, Avrupa'nın en büyük nüfusuna, en genç nüfusuna sahip olan ülkemiz eğer bu şekilde yönetilmeye devam ederse daha birçok krizler görürüz. Enflasyon düşmez bu ülkede, ilelebet düşmez. Nasıl 34 yıl boyunca düşmedi. 1980’lerde, 90’larda alalım, hatta 7O’lerden. 34 yıl boyunca bu ülke yüksek enflasyona mahkûm oldu; zengin daha zengin fakir daha fakir oldu. Hukuk ve adalet olmadığı sürece bu ülke, ekonomide asla ayağa kalkamaz. Mümkün değil. Çünkü hukuk yoksa, adalet yoksa güven yok. Güven yoksa yatırım yok. Yatırım yoksa iş yok, istihdam yok. Bu kadar basit denklem yani. İşte görüyorsunuz, tekstil sektörünü. Bursa'da otomotiv sektörü de şimdi vurulmaya başladı. Yatırım yapanlar bin pişman. ‘Keşke 5 sene önce, 10 sene önce hiç yatırım yapmasaydım da paramı şöyle bir faize koysaydım. Ya da başka ülkede yatırım yapsaydım, dünyanın en mutlu insanı olacaktım ben’ diyor. Yatırımcılar, yatırım yapan bin pişmansa yeni yatırımcı gelmez, yeni iş sahası açılmaz, gençlerimiz iş bulamaz. Şu anda onu yaşıyoruz ülke olarak maalesef. Ne kadar hukuk o kadar ekonomi… Ne kadar adalet o kadar ekonomi. Denklem aslında çok zor değil” dedi. “Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devleti ilkesi tamamen artık yerle bir edilmiş durumda” “Türkiye'de aynı zamanda çok büyük bir hukuk ve adalet krizi var, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devleti ilkesi tamamen artık yerle bir edilmiş durumda. İstanbul'da yaşananları biliyoruz. İstanbul Büyükşehir ile ilgili yaşananları biliyoruz, iki ayı geçti. Ama ta öncesinden gelen, biliyorsunuz neredeyse 2013-2014'ten bu yana sürekli sürekli benim yaptığım hukuk hukuk, adalet adalet vurgusu var, ‘Anayasa’ya uyulmuyor’ diyorum, feryat ediyorum, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmuyor, AİHM kararlarına uyulmuyor, bu büyük bir felakettir, ‘işime gelmiyor uymam’ derseniz, yarın bu ülkenin başına büyük felaket açılır; sürekli uyarıyorum bu konuda.”