Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’a halk buluşmasına gelmesi ve sonrasında yaşanan gösteriler ve yaralanmalar bizleri Erzurum’un tarihinde yaşanmış benzer olaylara bir göz atmamıza sevk etti. Yaşanan tarihi olayları bilmek hafızayı yenilemek gelecek analizini daha doğru temelde yapmamıza olanak sağlayacaktır. Bu amaçla yaşanan tarihi olaylara kronolojik bir göz atalım:
Türkiye Komünist Partisi lideri Mustafa Suphi Kafkasya’da siyasi faaliyetlerde bulunduktan sonra arkadaşlarıyla birlikte memlekete dönecek, önce Kars’a oradan da Erzurum’a gelecekti. Hüseyin Avni ULAŞ komünist lidere destek veriyordu. Mustafa KEMAL, TBMM’nin 3 Ocak 1921 tarihli oturumunda muhaliflerin oluşturduğu İkinci Grup lideri ve Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni ULAŞ’a hitaben şu konuşmayı yapacaktır. ’’Komünizmin yayılma meselesine gelince; kendileri buyurdular ki, istense istenmese de bu bir mikroptur, girer. O halde çaresi yok demektir. Mademki maddi tedbirlerle önüne geçmek imkânı olmayan bir yayılmadır, bu mutlaka bulaşıcı olacaktır. Zannediyorum ki, buna karşı tedbir düşünmek meselesiyle söz konusu olan siyasi meseleleri birbirinden ayırmak ve seçmek daha uygun olur.’’
Bu konuşmadan hemen sonra aynı gün Kazım Karabekir Paşa Erzurum Valisine şöyle yazacaktır. ’’Adı geçenin ve arkadaşlarının Erzurum’a varışları gününden önce başlayarak gerek gazete yayınları ve gerekse halkın uygun göreceği gösteriler ve baskılarla daha içeri yolculuğun ve memlekette kalmanın ve çalışmalarının mümkün olmayacağı hakkında kendilerine gereken izlenimlerinin yaratılması…’’telgrafı gönderilir. (Öteki Tarih, Ayşe Hür)
Mustafa Suphi ve arkadaşlarını 22 Ocak 1921’de Erzurum’a geldiğinde onları Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti’nin örgütlediği eylemler bekliyordu. Cemiyet, 18 Ocak’ta Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Kars’tan trenle yola çıkacağı gün bir bildiri yayımladılar. İşte o bildiri ‘’Rusya’dan gelmiş, anası babası belirsiz, mazileri karanlık, cani iblislerin, Allah, peygamber, halife şeriat yok edildiği kadınlardan başlayarak namahremliğin ortadan kaldıracağı……Müslüman’nın bütün servetlerinin, ırz ve namuslarının ellerinden alınacağı…’’ile devam eden bir uzun bildiri yayımlarlar. (Öteki Tarih, Ayşe Hür)
Yukarıdaki organizeli kışkırtmalar sonucu Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Erzurum’a girmelerine izin verilmiyor. Aşkale’nin bir köyüne götürülüyorlar. Daha sonra Karadeniz Trabzon’a yönlendiriliyorlar. Ve oradan da deniz yolculuğuna yönderiliyorlar. Mustafa Suphi ve arkadaşları da bir kayıkla çıkan yolculukta Karadeniz derhizlerinde akıbetleri belirsiz..! bir şekilde kaybolup gidiyorlar.
1968 yılında tüm dünyada yaygınlaşan öğrenci olayları ülke geneline taşınmış, Erzurum da bu konuda nasibini almıştı. Bu süreçte kirli eller devreye girmiş, Havuzbaşı’ndaki Atatürk Heykeli önünde bildiri okuyan devrimci gençlere karşı linç girişimi olmuş, ajan provokatörler ortamı gererek halkı sokaklara dökmeyi başarmış, tabir yerindeyse şehirde tam bir cadı avı başlatılmıştı. Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden biri olan Atatürk Üniversitesi’nin girişinde “Türk âleminin en büyük düşmanı komünizmdir, her görüldüğü yerde ezilmelidir.’’ pankartı asılarak insanlar provakatif eylemler yapmaya teşvik edilmişler. Rektörün koltuğunun yakıldığı bu olaylarda öfkeli halk, üniversite yurtlarını basmış, şehirde sol düşüncede oldukları bilinen işyerleri tahrip edilmişti.
Yine bu dönemde’’Timgıt’’ adında faaliyet gösteren bir dernek vardı. Daha çok solcu ve Kürt gençlerin örgütlendiği bir dernekti. Tahtacıların sonunda merdivenle inilen yerde ‘’Mavi Kahve’’nin de olduğu bir yerde faaliyet yürütüyordu. Dernek Kürt sol gençlik hareketinin takıldığı bir yerdi. 1968 Olayları sonrası dernek Mumcu Caddesinde bir daireye taşınıyor, yaşanan olaylar ve baskılar sonucunda kapanmak durumunda bırakılıyor.
Sol harekete karşı Erzurum’da geliştirilen bu eylemler bilinçli olarak kent, yeşil kuşak alanı olmaya hazırlandı. ‘’Uzun saç ve favorinin vatan hainliği göstergesi olarak yaftalandığı bu cehalet ortamı, şehrin homojen bir düşünceye teslim olmasına yol açmış ve bu proje ileride FETÖ gibi örgütlerin alt yapısını oluşturmuştu.
Yurtlarda, Kur’an-ı Kerim yakıldı, iftirası ile şehir tekrar gerilmiş ve istenmeyen olaylar yaşanmıştı.
‘’1970 yılı ortalarında Dostlar Tiyatrosu’nun Halk Eğitim Merkezi’nde sahneye koyacakları Alpagut isimli tiyatro oyunun sergilenmesi provakatif eylemler sonucu engellenmiş, bu olay Türk Kamuoyuna ‘’Alpagut Olayı’’ olarak geçmiştir.
Yine 1977 seçimleri öncesi Erzurum’a gelen Bülent Ecevit’in, eski Hükümet Meydanında miting yaparken konuşması sabote edilmiş, yoğun protesto ve aşırı tepki sonucunda Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Hanım meydanı terk etmek zorunda kalmış, güvenlik güçleri olaylara sadece seyirci kalmıştı.’’
(Neden Erzurum, Erdal Güzel)
1992’de ’Hz.Muhammed’in resmini Hürriyet gazetesi yayınladı, asparagas haberi üzerine halk kısa sürede toplanıp, gösteri düzenliyor. Hürriyet Gazetesi’nin Erzurum’da olan temsilciliğine yürüyüş düzenleniyorlar, ofisin camlarını kırıyorlar ve çerçevelerini indiriyorlar. Bu olay üzerine 1994’te Hürriyet Gazetesi Bölge Müdürlüğü buradaki ofisini kapatarak; Trabzon’a taşımak zorunda kalacak, peşine de diğer matbaaların Trabzon’a gitmelerine neden olacaktır.
1993 yılında Yavi ve Çiçekli katliamlarıyla üzerinden Erzurum’u hedeflemesi ve insanların katledilmesi üzerine o acının verdiği psikolojiyi iyi kullanan gizli bir el bilinçli olarak provoke edilmiş bir grubu Mahallebaşı’na yönlendirmiş, Naim Hoca’nın kalabalığı ikna etmesi üzerine yaşanacak olası olayların önüne geçilerek bir halk katliamı önlenmiştir. Hiç şüphesiz bu olay sıradan bir olay değildi. Senaryosu çok iyi hazırlanmıştı. Tüm ülkeye yayılacak bir kıvılcımın nedeni olabilecek bir olaydı. Bu olayla ilgili çok farklı senaryolar da konuşulup, dillendiriliyor. Onun için bu olayın iyi bir şekilde araştırılması gerekiyor.
Yavi olaylarının yaşandığı dönemde Hasankale’de bir köye baskın düzenleniyor. İnsanlar öldürülüyor. Olay ramazan ayında iftar vaktine denk getirilmişti. Yerel televizyonlarda ‘’Allahını seven hastanelere koşsun …’’alt yazılı duyurular, yapılıyor. Sonrasında da Mahallebaşı yürüyüşü gerçekleşiyor.
1994 Cumhuriyet Caddesinde altlı üstlü yer alan İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Demokrasi Partisi (DEP) partisine yönelik gece vakitlerinde bir kundaklama eylemi gerçekleşiyor. Ofisler ateşe veriliyor. Ofiste bulunan resmi evraklar tahrip ediliyor. Bu saldırı planlı organizeli bir eylem olup, buradaki siyasal yapıyı zayıflatmaya, bastırmaya ve dağıtmaya yönelik bir eylemdi. Bu olay sonrasında DEP il yönetimi feshedilir.
Erzurum mitinginde çıkan olaylara baktığımızda 7 Haziran 2015' te Selahattin Demirtaş'ın İstasyon caddesinde yaptığı mitingde yaşananları hatırlattı. Kürtlerin o dönem karşı karşıya kaldığı olaylar arasında çok benzerlikler olduğunu gördüm. Yani yüzler 7 Haziran’daki gibi tanıdıktı…! Linç girişimleri, apartmanlardan halkın üzerine atılan sıcak su ve eritilmiş kızgın yağ, taşlı, sopalı saldırılar ve araç içinde bir vatandaşın yakılması Erzurum'u Türkiye ve dünya gündemine oturtmuştu.
Ekrem İMAMOĞLU'nun 07.05.2023 tarihinde Erzurum "Havuzbaşında" yaptığı halk buluşmasına ilgi büyüktü. Yaşanan olaylar bu ilgiyi biraz gölgeledi.
Bu kentte yaşanan bu olaylardan huzursuz olan çok ciddi bir kesimin olduğunu biliyorum.
Valiliğin ve büyükşehir belediye başkanın açıklamaları ile CHP il yönetiminin beyanları arasındaki tezatlıklar ise kafalarda soru işaretleri yarattı.
CHP İl yönetimi valilikten Havuzbaşı ile ilgili izin aldığını, hatta valiliğin 5 bin kişiyle güvenliği sağlayacağını beyan ettiğini, bu nedenle programlarını buna göre yaptığını miting yeri, tarihi ve saatin duyurusu anonslarla bu doğrultuda halka paylaşıldığını "söylüyorlar. Büyükşehir Belediye Başkanı ise bu halk buluşmasını korsan gösteri olarak nitelemesi şaşkınlık yarattı.
Bir CHP il yöneticisinden aldığımız bilgiye göre "miting öncesinde CHP'in bayrak ve flamaları asmak için gönderdiği gençlerin bir grubun saldırısına uğraması üzerine il yönetimi ve milletvekili adayları ile birlikte Havuzbaşına gittiğini ve olayları yatıştırdığını" söyledi.
Ekrem İmamoğlu'nun şehre gelmesine yakın belediyenin yeni aldığı araçların tanıtımını yapmak amacıyla miting alanına otobüsleri taşıması var olan gerginlikleri daha da arttırdı. Tüm bu yaşananlar mitingin gergin bir havada geçeceğine işaretti.
İmamoğlu’nun alana girmesi ve onu dinlemeye gelenlerin ‘’hak, hukuk, adalet’’ sloganlarına karşı; milliyetçi grubun düşmanlaştırışı dili ve tepki çeken sloganlar atması rahatsızlıklara neden oldu.
Yukarıda ki anlatımlardan sonra şu tespiti rahat bir şekilde yapabiliriz. Zaman geçse de siyasi söylemin, ayrımcı dilin hiç değişmemesi dikkat çekicidir. Komünist, dinsiz, imansız, mezhep, terörist kavramları yanında vatan, millet, Sakarya, kitap, abdestli, abdestsiz kavramlarının bugün halen daha kullanılıyor olması siyasetten Türkiye’de çok şeyin değişmediğini gösteriyor.
Erzurum’un tarihsel önemi olduğu için bu kadar kent üzerinde duruluyor. Bu kent üzerinde çok ciddi hesapların var olduğunu gösteriyor. Belli grupların yönlendirmesiyle her dönem tasvip edilmeyen olayların Erzurum’da yaşandığını görüyoruz. Tüm bu olayları göz önünde bulundurarak halkın sağduyulu davranması gerekiyor. Olası senaryo ve oyunlara Erzurum halkı gelmemelidir.
Erzurum halkı birbirlerini tanıyor. Yıllar boyunca birbirleriyle yaşanmışlıkları var. Burada yaşayan köklü aileler var. Genelde buradaki halk birbirlerine saygılıdırlar. Komşuluk ilişkiler, aile bağları geliştirmişler. Ticari alış-verişlerde bulunuyorlar. Halkın birbirlerine karşı saldırıları pek görülmemiştir. Daha çok organize olmuş kişiler tarafından yapılan bu eylemler var. Bu olaylar halkta ciddi olarak bir huzursuzluğa neden oluyor. Çünkü bu olaylar kentin imajına, Erzurum halkına karşı dışarda bir ön yargının oluşmasına neden olacağı gibi işine, ekmeğine varıncaya kadar halka yansıması büyük olmaktadır. Bu tür olayların kentte yaşanması, bu kentte yatırım yapmak isteyen iş insanlarının yatırım yapmalarını engelleyeceği gibi kentin daha da geri gitmesine, iş alanlarının daralmasına, işsizliğin ve yoksulluğun artmasına neden olmaktadır. Erzurum’da bu olayları önleyecek her türlü fikre açık sivil toplum kuruluşlarının yaygınlaşması lazım.
Bu olaylar sadece Türkiye ve yerel medyasıyla sınırlı olmayan ve dünyada da ses getirecek gazetelere de konu olacak kadar önemli gelişmelerdir. Bu doğrultuda Der Spıegel gazetesi bu olayı haber etmesi olayın sadece ülkeyle sınırlı olmayan bir yönü olduğunu gösterdi.
Tayyar ÖZBEY/10.05.2023