33 ŞEHİDİN HİKÂYESİ

Tarih; 24 Mayıs 1993!... Malatya’da eğitimlerini tamamlayan kınalı kuzular, dağıtım yerleri olan Bingöl’e gitmek üzere şoför ve muavinleri sivil olan özel otobüs firmaları ile yola çıkartılırlar.

Acemilik günleri bitmiş, işin ikinci kısmı başlamıştı.

Görev kutsaldı, askerlik namus borcuydu, bedeli neyse ödenecekti.

İki aydan sonra ilk defa sivil elbiselerini giymişlerdi.

Araçlarda yerlerini aldılar, birbirlerine anlattıkları memleket hatıraları ve askerlik maceraları ile yolculuk keyifli geçiyordu.

Güzergâhları Elazığ – Bingöl hattıydı.

Hava sıcaktı, tertipler arasındaki muhabbet daha da sıcaktı, kimileri aralarında koyu sohbete dalmışlarken, bazıları da köylerini, analarını, yavuklularını, kısaca geride bıraktıklarını hayal ediyorlardı.

Çoğu; Konya, Denizli, Kastamonu, Trabzon yöresinin çocuklarıydılar.

Askere uğurlanışlarını düşlediler, çalınan davul ve zurnaların sesleri hâlâ kulaklarında çınlıyordu.

Bazılarının ellerinde, analarının yaktıkları kınalar henüz duruyordu.

PKK terör örgütünün azgın zamanlarıydı, seyrettikleri coğrafya tehlikeliydi, biraz ürktüler ama devletin kendilerini sahipsiz ve korumasız göndermeyeceğini hatırlarına getirerek, rahatladılar.

Oysa yanılmışlardı, araçlarının ne önünde, ne arkasında eskort yoktu.

Otobüslerin içerisinde silahlı korumalarda mevcut değildi.

23 Mayıs 1993’de ilgili makamlara gönderilen istihbarat bilgilerinde, bölgede çok sayıda PKK militanının dolaştığı ihbar edilmişti.

Mehmetçiklerin,Elazığ – Bingöl karayolunun, bu gruplar tarafından kesilme ihtimalinin olabileceği yönündeki yazışmalardan elbette ki haberleri olamazdı.

Yolculuk esnasında şoförün iki defa akaryakıt istasyonlarında durup, birileriyle görüştüğüne tanık olduklarında endişelendiler.

İhanet şebekeleri planlarını yapmışlardı.

Mehmetleri taşıyan araçlar, Bingöl’e 15km mesafedeki Çevrimpınar mıntıkasında, silahlı militanlar tarafından durduruldu.

Olacaklar belliydi, araçlardan indirdikleri 90 askerden 50’sini memleketlerine göre ayırıp götürdüler.

Kana susamış caniler, saat 03:00’de ellerindeki silahların namlularını Mehmetçiklerin üzerine doğrulttuklarında, Mehmetçikler şehâdet şerbetlerini içeceklerini anladılar.

Kelime-i şehâdet seslerini, açılan hain ateş susturmuştu.

Üst üste yığıldılar, zaman sonra olay yerine gelen güvenlik güçleri, teröristlerin yaylım ateşine tuttuğu gruptan 33 Mehmet’imizin, şehit edildiğine tanık oldular.

Gözü dönmüş caniler, 33 Mehmet’e tam 1547 mermi atmışlardı.

Taranan erler içerisinde olaydan yara alıp, sakat kalanlar oldu.

Onlar şimdi içimizde yaşıyorlar.

Yaşadıkları o vahşet gününü ve arkadaşlarını, hatıralarından asla çıkaramıyorlar.

Ağıtlar yakıldı, ocaklar söndü, ilgililerin “Kanları yerde kalmayacak” sözleri yaralara derman olmadı.

Konuyla ilgili ihmali olanların, görevi kötüye kullanma ve emre itaatsizlik suçu ile yargılanmalarından caza alan çıkmadı.

Bu iddia ile suçlananların, mahkemelerde vicdanlarının rahat olduklarını söylemeleri ile yıllar sonra yakalanan bir teröristin, 33 erin kurşunlanması olayına karıştığını, askerleri önce gasp edip, para ve eşyalarını aldıktan sonra kurşunladıklarını, bundan dolayı da bir pişmanlık duymadığını ifade etmesi, belki de işin en acı tarafıydı.

Ortada suçlu yok, pişman olan yok, toprağın kara bağrına düşen 33 fidan var. Bu nasıl bir çelişkidir, anlayabilen var mı acaba?

Malatya’dan Bingöl’e silahsız ve korumasız yola çıkarılan Mehmetlerle; – 40 derece soğukta 1 metre kar içerisinde, dünyanın en donanımlı ordusuna karşı savaştırılan 90.000 Mehmet’in kaderleri ne kadar da benzerlik taşıyor!..

Aradan geçen 15 yıl sonun da, unutulan bu evlatlarımız için bir vefa borcumuzun olduğu ortadadır.

Bu olayda sakat kalıp, gazilik unvanı ile aramızda gezen kardeşlerimiz, sizlere verecek tatminkâr cevaplarımızın olmadığını biliyoruz.

Ecriniz; Allah katında, hatıralarınız; mensup olduğunuz Türk milletinin hafızasında ve vicdanındadır.

Çevrimpınar’da 30 Haziran 2007 tarihinde yaptırılan, 33 sembolik mezar ve 33 metre yüksekliğinde bayrak direği ile şehitlerimize bir vefa gösterilmiştir.

Aziz şehitlerimiz; asil kanlarınızı dökmüş olduğunuz bu topraklar, sizlerin mirası ve emaneti olarak ebediyen var olacaktır.

Yüce Türk milleti olarak, sizleri ve sizlere yapılanları asla unutmayacağız.

Makamlarınız cennet, ruhlarınız şad olsun…

Vatan size minnettardır.